YOLLAR- YOLCULUK- YOLCU
Merhaba,
Dün gece, 10 saat kadar önce, Urfa- Birecik’deki iki buçuk günlük “Öğrenen Lider Öğretmen” (keyifle ve pek çok kazanımla tamamlanmış, ilk kez gittiğim/çalıştığım farklı bir yöreden ve o yöre insanından –coğrafyasından daha bir zenginleşerek) eğitiminden eve döndüm. Evimize ve kızlarıma kavuşmanın mutluluğu ise tahmin edebileceğiniz gibi ayrı bir güzellik ve huzur tabii
Bu ” YOL” a başlangıç yaklaşık bir yıl öne başladı.Bir Pazar günü Hürriyet veya Milliyetin İnsan Kaynakları ekinde (personel seçimi ile ilgili çalıştığım yıllardan kalma bir alışkanlıkla, her Pazar bu eki okurum, bana aynı zamanda ekonomik göstergeler açısından bir ip ucu verir, yatırımlarımı değerlendirmek için sanmayınız!! sayfalar çok, ilanlar büyükse daha bir umutlanırımJ)
projesi ile karşılaştım. Okuduklarım beni oldukça heyecanlandırdı..Yaklaşık on beş yıldır öğretmen eğitimleri ile çalışmış ve o süreçte öğretmenlerin mesleklerini başarıyla gerçekleştirmeleri, geleceğimiz çocuklarımızı/ gençlerimizi yetiştirmek için yeni bilgi/ yöntem ve de becerilere ihtiyaç duyduklarını gözlemlemiş, onların ağzından bu gerçeği çok duymuştum .Pek çoğu bir arayış içinde olmalarına rağmen, nereden bunlara ulaşacaklarını bilememenin ve bulamamanın sıkıntısını yaşarken, bir kısmı da biraz umutsuzdu
Bu konuyu önemseyen biri olarak, birlikte çalıştığım arkadaşlarımla (bazen de bu ülkedeki eğitime gönül vermiş veya eğitimin ülke kalkınmasındaki önemini bilen kişilerle) öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimleri üzerine çok konuştuk-tartıştık- kafa yorduk, sistemi eleştirdik- alternatifler ürettik!! O kadarla kaldıkL Sorun çok kapsamlıydı ve/ veya hepimiz öncelikle kendi sorunlarımızın çözümüne odaklanmak zorundaydık..
İşte “O” gazete haberi beni uzun süredir beklediğim bir ile ”HAREKET” tanışmama vesile oldu.. Heyecanla e-posta adresine tamamen amatör ruhla kısa bir kutlama mesajı yazıp yolladım. Sonra Kayhan Bey ile (hepiniz tanıyorsunuz, Genel Müdürümüz ) tanışıklık, projenin kapsamı ile ilgili daha detaylı bilgi alışverişi ve sonrasında da (yeni emekli olmuş biri olarak, yeniden mesaili/ bordrolu bir işte çalışmayı düşünmediğim bir süreçti) birlikte “YOLCULUK” yapmaya karar veriş..
Ve ben şimdi 17 Kasım 2008 (Vakıf’da işe başlama tarihim) sonrası yaşadıklarımı özetlemeye çalışacağım.Aslında o kadar çok paylaşılacak anı-olay ve deneyim var ki, sanırım bunları yazmak çok olanaklı değil (erteleme yönüm bir de teknoloji kullanmaktaki direncimle henüz tam istediğim gibi baş edemedimL, bundan sonrasında daha umutluyumJ) zira aradan yaklaşık on bir ay geçti..
Ben Samsunluyum, üniversite için Ankara’ya gelene kadar denizle iç içe büyüdüm Ankara’yı sanırım biraz da “denizsiz “ olması nedeniyle pek benimseyemedim. 2001 sonrası aralıklı, 2003 yılında ise tamamen İstanbul’a yerleşmem, denize olan hasretimi giderdi. Aslında hep vapur- motor kullanacağım bir işim olmasını arzu ettim. Yeni iş yerimin (Vakfın) Eminönü’nde olduğunu öğrenmem hoşuma gitti, o zaman Bostancı’ da oturuyordum (şimdi Beylerbeyi’ndeyim) bu, her gün işe deniz yolu ile ulaşmak demektiJ Hele bir de ofis. deniz görüyordu ise değme keyfe. İlk gün bu heyecanla yola çıktım, Kadıköy’den vapura bindim, Eminönü’ de indim ve dua ederek, ofisi bulmaya çalıştım. Eminönü her zamanki gibi (özellikle gündüzleri) çok ilgi çekici ve canlıydı. Nihayet Garanti Han’ı buldum, tam düşündüğüm gibi “tarihi” sayılacak bir bina idi, kata çıktım, denizi görür müyüm diye baktım, yoktu. Biz eğitmenler için düzenlenmiş çalışma odası olarak düşünülen mekan biraz hayal kırıklığı yaşatsa da!! Kayhan Bey ve yeni tanıştığım çalışma arkadaşlarımın sıcaklığı, ortak heyecanlarımız mekanı sevmemi sağladı, sonradan gelen her bir arkadaşımla, şimdi denizi artık aramıyorum. İşe gidiş-geliş bu zevki tatmama yetiyor ..
Aralık- Ocak-Şubat ayları yoğun eğitimler almakla ve uygulayacağımız eğitimin içeriğinin oluşturulmasıyla yorucu, zaman zaman sancılı (kendi adıma!), her şeye rağmen eğlenmeyi de unutmadan, geçti..Ee farklı alt yapıları, deneyimleri, yaklaşımları, öğrenme ve kişilik özelikleri olan, öncesinde birbirini tanımayan onun üzerinde yetişkinin bir araya geldiği(ne kadar heyacanlı!! Heyecan olmazsa benim için her şey bir o kadar sıradan olur, fazla sürdüremem), yeni bir oluşum ve tek bir ortak hedefte buluşma zorunluluğu takdir edersiniz ki çok kolay değildir.. Biz bu süreci, bunca farklılığımızla başarıyla atlattık diye düşünüyorum..Bu elbette tamamlanmış bir süreç değil, birbirimizden etkileşimlerle devam ediyor, yine zaman zaman sancılar var (yine kendi adıma!!), olacak da..Çünkü hem kendimiz hem de hedefimiz için “daha iyi” yi üretmek/ paylaşmak/ tartışmak zorundayız..Gelişim ve değişim başka nasıl olur ki ??
Mart 2009 da pilot uygulamalarla “YOLA KOYULDUK” az gittik, uz gittik, çok şey kazandık..Döndük, değerlendirdik, ufak değişiklerle yeniden sahaya çıktık.. Ah zamanında yazsaydım, hem eğitimlerden hem de grup olarak birlikte seyahat etmekten şaşırtan/ düşündüren/ keyif veren ne anılar var neler Neyse nasıl olsa “YOLUMUZ” uzun, bundan sonrasını paylaşırım..
Yaklaşık iki saattir yazıyorum, artık son seyahate gelmek istiyorum..Bu projenin beni çeken en önemli yanlarından biri, tüm Türkiye’yi kapsıyor olması idi..Daha önce gitme/ çalışma şansını bulamadığım yöreleri görmek, o yörede yaşayan insanlarımızla tanışmak ve çorbada tuz misali aldığım eğitimleri/ deneyimlerimi onlarla paylaşmak, hem vermek hem de onlardan bir şeyler almak, psikoloji okumaya karar verdiğim lise yıllarımdan beri benim için bir idealdi, bunu gerçekleştirebiliyor olmanın doyumunu yaşıyorum. Şu anda kendimi “şanslı” hissediyor olmamı yazdıklarımla size ne kadar aktarabildim bilmiyorum Dilerim siz de hep bu duyguda olun..
Urfa seyahatimizi öğrenince çok sevindim, daha önce çok arzu etmeme rağmen gidememiştim (mazeretler geçersizdir!!)
Perşembe (1.10.09) gecesi havaalanından şehre doğru ilerlerken, beklediğimden daha büyük bir il ile karşılaştım..Ertesi sabah Köprübaşında yöresel kahvaltı (tatlıyı pek sevmeyen biri olarak, katmer pek güzeldi) sonrası Balıklı Göl’ ü gezip,
poşu bağladıktan sonra eğitim yerimiz olan (bir grup arkadaşımla) Birecik e hareket ettik.Birecik’ de eğitim için gittiğim okul, bir yıl öncesinde eğitime başlamış yeni, müdürü ve öğretmenleri oldukça genç ve eğitime isteklilerdi..Bu başlangıç olarak güzeldi, iki buçuk gün boyunca, oldukça samimi ve sıcak bir atmosferde birlikte söyleştik, paylaştık, oynadık, eğlendik, düşündük, tartıştık, bilgilerimizi gözden geçirdik, farkındalıklar yaşadık ve birbirmizden kazanımlarımızla vedalaştık..Dilerim yine bir yerlerde karşılaşırız...
Birecik’e vardığımız andan itibaren gerek konakladığımız Öğretmenevi idarecisinden, çalışanına, Kaymakam Bey Ozan Balcı (eğitime katkılarını ve diğer projelerini öğrendiğimde ülkemiz için müthiş umutlandım, kendisini tanıma fırsatı bulduğum için çok sevindim, diğer tüm illerimize/ilçelerimize böyle idealist, aynı zamanda, eyleme dönüştüren idareciler dua ediyorum) ve İlçe Milli Eğitim Yönetici -Görevlilerinden, esnafına kadar herkes son derece misafirperver ve sıcaktı..Hava durumu derseniz, bu sıcaklığı pekiştiriyordu(31derece), İstanbul’daki erken sonbahardan sonra kemiklerim biraz ısındı. Geceler ise gayet ılıktı..
Halfeti- Fırat- Minaresi Fırat üstünde kalmış Savaşan Köyü (benim için büyük süprizdi! soyadımı taşıyan bir köy!! “benim köyüm” diye espri yapmama vesile oldu)
Rum Kalesi ve tüm bu tarihe tanıklık edercesine dolunay..
Görmeyenlere önemle duyurulur, gidin, yaşayın ve görün…
Evet geldik artık sona, bu kadar günce çooook uzun..Birkaç da fotoğraf ekleyerek bitirmeyi planlıyorum, bu arada üç saati geçmişim.. Bu yaklaşık bir yılın özetiydi, bundan sonra her seyahati kısa kısa yazmaya çalışacağım. Bu uzun soluklu (gidilecek çoook il/ ilçe var) “YOLCULUK” da olur da, neler yaşadığımı/zı benim yazdıklarımdan haber edinmek ve de yorumlamak isterseniz, sizlerle “YOL ARKADAŞI” olmak, “YOLCU” luğumu daha bir anlamlandırır..”YOLLAR” da buluşmak dileklerimle, hayallerinize giden “YOLUNUZ” hep açık olsun
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...